".... üretim, satış ve pazarlama ve benzeri konularda Türkiye sınırları dahilinde faaliyet gösteren herhangi bir şirkette 1 yıl süreyle haksız rekabet yaratacak çalışmalarda bulunulmaması" şeklindeki rekabet yasağına ilişkin sınırlama Anayasa ve Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun hükümlerine aykırıdır.
Davacı vekili; davalının N... Makineleri Tic. A.Ş. ile ... tarihinde Belirli Süreli Hizmet Akdi imzalamak suretiyle çalışmaya başlandığını, ardından ... tarihinde taraflar arasında Belirsiz Süreli Hizmet Akdine ilişkin iş sözleşmesi imzalandığını, davalı ile şirket arasında .... tarihinde yapılan "Bilgi Koruma Taahhütnamesi Gizlilik ve Güvenliğin sağlanması Hakkında Anlaşma" ile şirket bilgisinin korunacağını, kabul ve taahhüt ettiği, davalının ... tarihli istifa dilekçesi ile iş akdini feshederek görevinden ayrıldığını, davalının iş akdini ihbarsız feshettiğini ve müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren J...Makinaları Ltd. Şti.'nde "Ürün Satış Uzmanı" pozisyonunda çalışmaya başladığını, davalının çalıştığı pozisyon gereği müvekkili şirketin müşterilerini tanıdığını, işin esasına nüfuz ettiğini, şirketin ticari ve teknik faaliyetleri sonucu elde ettiği bilgileri müvekkili şirket aleyhine kullanabilecek bilgi birikimine sahip olduğunu, müvekkili şirket ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir firmada çalışmaya başlamış olmasının davalı taraf ile imzalanan ... tarihli sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürerek davalının sözleşmeye aykırı hareketinden dolayı müvekkiline aylık ücretinin 12 katı tutarında cezai şart ödemesine talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile davacı taraf arasında yapılan Hizmet Sözleşmesinin sona ermesinden sonraki dönem için akdedilen "Rekabet Etmeme Sözleşmesi" Anayasanın ve Borçlar Kanunu'nun ilgili maddelerine açıkça aykırı olası süre, yer ve işin türü bakımından açık sınırlandırma getirilmemiş olan bu sözleşmenin hukuken geçersiz olduğunu, davacı tarafın hukuken geçersiz olan bir sözleşme dayanak gösterilerek herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, müvekkilinin davacı şirket nezdinde çalışması nedeni ile hizmet akdi sonra erdikten sonra rekabet etmeme hükmünün uygulanmasını gerektirecek ticari bir sırra ve bilgiye vakıf olmadığını, şirket bilgilerinin gizliliğinin ihlal edici herhangi bir işlem ve eylemi bulunmadığı ve davacı tarafa zarar verme ihtimalinin de olmadığını, davacının uğradığı zararı delilleri ile birlikte hukuken somut olarak ortaya koyması gerektiğini, İşçi için düzenlenen "Tarım makineleri üretim, satış ve pazarlanması ve benzeri konularda Türkiye sınırları dahilinde faaliyet gösteren herhangi bir şirkette 1 yıl süreyle haksız rekabet yaratacak çalışmalarda bulunulmaması" şeklindeki rekabet yasağına ilişkin sınırlamanın çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olduğu, iddiaların gerçek dışı olduğunu, cezai şart talebinin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davanın davalının işten ayrılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı kanunun 348. maddesinin eldeki davaya uygulanmasının gerektiği, davalının ayrıldığı ve sonradan çalıştığı şirkette aynı alanda faaliyet gösterdiği, davacı ürün yelpazesinin dava dışı çalıştığı şirket ile şirket ürünlerini kapsadığı, davalının her iki yerde satış departmanında görev yaptığı, konunun tarımsal ekipman ve traktör olmasının fark etmeyeceği esasen traktör sahibi müşterilerin aynı ekipman ihtiyaçlarının olduğu BS formları ile beş ortak şirket ile çalışıldığı, rekabet yasağının Türkiye genelinde yazıldığı ancak bunun Ankara, İzmir, İstanbul gibi bölgeleri kapsayan bölge içinde olduğunun kabulünün gerektiği, bu konunun rekabet sözleşmesinin geçerliliğini etkilemeyeceği, davalının iş yerindeki pozisyonu itibari ile işletmenin müşteri ve satışa ilişkin iş ve işlemlerine vakıf olacağı ve bunları çalışmaya başladığı yerde kullanabilme ihtimalinin söz konusu olduğu somut olarak kullanma veya zarara uğratma şartının bulunmadığı gözetilerek davanın kabulüne, ....- TL'nin dava tarihinden yasal faize ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 818 sayılı B.K.'nın 348. maddesinde düzenlenen işçinin rekabet yasağından ve işçi ile işveren arasında düzenlenen sözleşmeye aykırılık iddiasından kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, taraflar arasındaki iş sözleşmesi 01.07.2006 tarihinde tanzim edilmiş, 05.12.2011 tarihinde sona ermiştir. Bu durumda 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez.
Anayasa, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu hükümleri ile sözleşme özgürlüğünün sınırlarını çizmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48. ve devamı maddelerinde, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinin ilk fıkrasında, bir akdin mevzuunun kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtildikten sonra, 2. fıkrasında bu serbestinin sınırları gösterilmiş; 20. maddesinde ise bir akdin mevzuunun gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olması halinde o akdin batıl olacağı, MK. 23/2. maddesinde de kimsenin özgürlüklerinden vazgeçemeyeceği veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamayacağı düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 348. maddesinde de hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına ilişkin sözleşme yapılabileceği kabul edildikten sonra 349. maddesinde ise, “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” denilerek rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin sınırları belirlenmiştir.
Somut olayda, rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesine bakıldığında, işçi için getirilen sınırlama, ... makineleri üretim, satış ve pazarlanması ve benzeri konularda Türkiye sınırları dahilinde faaliyet gösteren herhangi bir şirkette 1 yıl süreyle haksız rekabet yaratacak çalışmalarda bulunulmaması şeklindedir. Söz konusu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olup, tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek her hangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir. Bu durumda mahkemece, rekabet yasağına dair sözleşme maddesinin geçersiz olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü ile davalı işçi aleyhine cezai şarta hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan ... duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 16.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 11. HD. 16.12.2020 T. E: 2019/2050, K: 5916
Комментарии